Hareketsizlik, birçok vücut sisteminde çeşitli olumsuz etkilere yol açabilir. Bu etki alanları kas, kardiyovasküler, solunum, sindirim, genitoüriner ve sinir sistemlerini kapsar. Her bir sistemdeki bu olumsuz etkiler, kişinin genel sağlığını ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Bu yazıda, hareketsizliğin bu sistemler üzerindeki zararlarını ve fizyoterapinin bu etkileri azaltma konusundaki rolünü detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
HAREKETSİZLİĞİN KAS-İSKELET SİSTEMİ ÜZERİNE ETKİLERİ
-Kas Gücü ve Endurans Kaybı
-Kontraktürler ve yumuşak doku değişiklikleri
-Kullanmamaya bağlı osteoporoz
-Dejeneratif eklem değişiklikleri
Kas Gücü Kaybı ve Atrofi
• Uzun süreli hareketsizliğin en belirgin etkisi kas gücü ve enduransındaki (dayanıklılığındaki) kayıptır.
• “Kullanmama” olarak tanımlanan yüksüzlük ve nöral aktivitenin azalması, ekstremite hareketsizliği yatak istirahati, omurilik yaralanması, periferik (çevresel) sinir hasarı gibi durumlarda söz konusu olur.
• Bu durumda kas atrofisinin (kas hacminin azalması) derecesi yaş, fizyolojik fonksiyon, kas lifi tipi, yüksüzlük ve hareketsizliğin derecesine göre değişiklik gösterir.
• Yatak istirahatinin ilk 2-3 haftasında kas kütlesi kaybının günlük %1,5-2 olduğu, bu etkinin de alt ekstremitenin ağırlık taşıyan kaslarında daha büyük olduğu ortaya konmuştur.
• Kas kuvveti de kas kitlesi kaybına paralel olarak azalır; tam istirahat halindeki bir kas, gücünün günde %1-1,5’ini, haftada %10-15'ini kaybeder; 3-5 haftalık tam hareketsizlik kas kuvvetinin %50'ye varan azalmasıyla sonuçlanır.
• Kas kütlesi kaybının hızı ve miktarı kas tipine, hareketsizliğin düzeyine ve yüksüzlüğün derecesine bağlıdır.
• Postür ve antigravite (yer çekimine direnen) kasları fazik kaslara kıyasla, ekstansörler fleksörlere ve alt ekstremite kasları üst ekstremite kaslarına kıyasla hareketsizlikten daha fazla etkilenir.
Hareketsizlik ve Kastaki Değişiklikler
• Hareketsizlik sonrası kas kitlesi kaybı kas lifi çapındaki azalmaya bağlı gelişir. Belirli bir kasta kas lifi enine kesit alanı kaybı önce yavaş tip I liflerden sonra hızlı tip IIa ve daha sonra da hızlı tip IIx ve tip IIb liflerinde görülür.
• İnaktivite ve yüksüzlüğe bağlı iskelet kası kaybı ekstremiteler normal ağırlık yüklenmeye başladığında geri dönebilir.
• Kullanmamaya bağlı kas atrofisi gelişen kasta genç sağlıklı erişkinlerde genellikle tam iyileşme olur, ancak yaşlılarda iyileşme uzar ve çoğunlukla tam olmaz.
Hareketsizlik ve Fizyoterapi
• Remobilizasyon (yeniden hareketliliğin sağlanması) ile kasın eski gücüne ulaşması uzun sürebilir ve eski gücüne tam ulaşamayacağı da göz önüne alındığında güçsüzlük ve atrofi gelişmeden önlenmelidir.
• Normal aktivitelerin sürdürülmesi için çaba harcanmasının yanı sıra programlı olarak sürdürülen günlük kas kasılmaları kas gücünün korunmasını sağlayabilir.
• Kasın izometrik, izotonik ve izokinetik kasılmaları ile uygulanan egzersiz protokolleri uzun süreli yatağa bağımlı kişilerde performansın sürdürülmesi ve geliştirilmesi için gereklidir.
• Atrofi ve güçsüzlüğe hareketsizliğin tek başına mı yoksa akut travma veya kronik hastalık gibi diğer bazı koşullar ile birlikte mi neden olduğu önemlidir.
• Germe ve aerobik egzersiz programları ile kas güçsüzlüğünü önlenmesi gerekir.
• Olguların çoğunda, kas güçsüzlüğünün tüm yönlerine hitap edecek şekilde fleksibilite (hareketlendirme) , kuvvet, endurans (dayanıklılık) ve fitness egzersizlerini içeren spesifik kombinasyon egzersizleri kullanılmalı ve hasta mümkün olduğunca kısa sürede remobilize edip, progresif (ilerleyici) hareket eğitimi verilmelidir.
Kontraktürler ve Yumuşak Doku Değişiklikleri
Kontraktür adı verilen olgu; yumuşak doku, tendon, ligament ve eklem yapısındaki kısıtlamalarla gelişen, normal eklem hareketinin kısıtlanmasına yol açan deformitelerdir.
Hareketsizlik-Kontraktür İlişkisi
• Özellikle iki eklem kat eden kaslarda eklem hareket kısıtlılığı daha belirgindir. Hamstringler, sırt kasları, tensor fascia lata, gastrocnemius, biceps gibi birden fazla eklemi geçen kaslarda hareketsizlikle birlikte kısalma riski daha fazladır. Pek çok faktör kontraktür oluşumuna neden olabilir.
Kullanmamaya Bağlı Osteoporoz
Bu durum çoğunlukla, vücut yüküne ve yer reaksiyon kuvvetlerine en çok maruz kalan alt ekstremitelerde (bacaklarda) görülmektedir.
Kullanmama osteoporozu, kemik hacmine göre kemik kütlesindeki azalmadır. Kemik kaybı sık görülen bir bulgudur. Bu durum; sıklıkla omurilik yaralanmalarında ve diğer nörolojik problemlerde görülmekte ve kişinin yaşam kalitesini büyük ölçüde kısıtlamaktadır.
Kullanmamaya yol açan çeşitli durumlarda osteoporoz görülme oranı % 23.5’tir.
Osteoporoz ve Fizyoterapi
• Tedavisinin güç olması nedeniyle hareketsizliğe bağlı osteoporozun önlenmesi büyük önem taşır;
-mekanik yüklenmenin arttırılması ve desteklenmesi
-elektrik stimülasyon
- fonksiyonel elektriksel stimülasyonla kas aktivasyonu
-titreşime yönelik tedavi teknikleri ile mekanik stimülasyon, medikal tedaviyle birlikte kullanılabilir.
HAREKETSİZLİĞİN KARDİOPULMONER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ
Düzenli fiziksel aktivite otonom sinir sistemi aracılığı ile kardiyovasküler fonksiyonun düzenlenmesine yardımcı olmaktadır. Sinir sistemi ve kardiyovasküler sistem arasındaki uyumlu çalışma beyin ve diğer organlara yeterli kanlanmayı sağlar. Bu adaptasyonlar hareketsiz yaşamla, yatak istirahati ile hızla bozulabilir. Hareketsizlik veya yatak istirahati süresince kardiyovasküler sistem azalmış olan ihtiyacı karşılamak üzere yeni duruma adapte olmaktadır.
Bunun yanında hareketsizlik, dakika kalp hızında artışa, kardiak rezervde (kalbin kan pompalama kapasitesi) azalmaya ve ortostatik instabiliteye (ani harekete bağlı baş dönmesi) sebep olmaktadır. Ayrıca yatak istirahatinin başlamasıyla erken dönemde kalp atım hacmi, maksimum kardiyak output (kalpten kan çıkışı) ve zirve oksijen tüketimi azalır. Sağlık ve hastalık durumunda kardiyovasküler fonksiyonu değerlendirmek için maksimal oksijen tüketimi (VO2max) yatak istirahati ile azalır, istirahat süresince kayıp sürer.
Ortostatik İnstabilite (Ani Harekete Bağlı Baş Dönmesi)
Kardiovasküler sistemin dikey pozisyona, yani ayakta duruş pozisyonuna uyum yeteneğinin azalması durumudur. Bu durum; istirahate adapte olmuş kardiopulmoner sistemin ani bir doğrulma hareketi ile fonksiyonlarının bozulmasına, kanın alt ekstremitelerde göllenmesi ile kalbe venöz dönüşün azalmasına ve hipotansiyona (tansiyon düşüklüğü) sebep olmaktadır. Böylece kişide baş dönmesi ve baygınlık hissi ortaya çıkmaktadır.
Ortostatik İnstabilitede Fizyoterapi
• Ortostatik instabiliteyi önlemede en etkili yol erken mobilizasyondur.
• ROM egzersizleri, sırt üstü ve dikey pozisyonlarda güçlendirme egzersizleri ve progresif ambulasyonu (yürüme) içermelidir.
• Göllenmeyi geriye döndürmek için abdominal (karın) güçlendirme egzersizleri ve bacakları da içeren izotonik/izometrik egzersizler en uygundur.
• Rekondisyon (kondisyon geri kazanımı) işlemi sırasında, hastalara yardım etmek amacıyla bacak dayanakları kaldırılır ve sırt kısmı arkaya yaslanır ve tilt-in space tarzinda tekerlekli sandalyeler kullanılır.
• Tilt masası çoğu kez gereklidir ve hedef 20 dakika süreyle 75 dereceyi tolere etmektir.
• Elastik bandaj sargılar, tam elastik çoraplar ve değişik abdominal bağlar gibi destekleyici giysiler düzenli olarak kullanılır.
Venöz Tromboembolizm (Toplardamarda Pıhtı Oluşumu)
Hareketsizliğin önemli bir komplikasyonu olarak derin ven trombozu (DVT) ve pulmoner emboli (PE) gelişimi ile ortaya çıkar. Hareketsizlilik ile birlikte kanın akışkanlığında azalma durumu görülür. Bu durum pıhtılaşmanın artmasına sebep olmaktadır. Oluşan trombus (pıhtı), dolaşımın etkisi ile vende (toplardamar) tutunduğu yerden kopar ve dolaşıma katılır. Böylece bu trombus, akciğerlere kadar ulaşarak pulmoner embolizme sebep olarak ölümcül risk açığa çıkarır.
Pulmoner (Solunum) Fonksiyonlar
Yatak istirahatinde, yatak istirahatinin süresi ve başlangıçtaki aerobik uygunluk düzeyi ile iliş kili olarak oksijen tüketimi azalır. Sırtüstü pozisyonda başın dik olduğu pozisyona göre kan hacminin hava yollarına direkt baskısı ile akciğer hacmi azalır ve hava yolu direnci artar. Sırtüstü yatma ya da öne eğik pozisyonun bir süre sürdürülmesi interkostal (Kaburgalar arası) kasların, diyafragmanın hareketini giderek kısıtlar. Bu bahsedilen sebeplerin tümü, pulmoner fonksiyonların azalmasına sebep olarak solunumun kalitesini ve kişinin aldığı oksijenin verimliliğini azaltır. Bunun yanında solunum kaslarındaki fonksiyon bozuklukları, akciğerlerin genişlemesini olumsuz yönde etkileyerek solunum kapasitesini düşürür ve nefes darlığı meydana getirir.
Solunum Rehabilitasyonu
• Respiratuvar (Solunum) sistemde gelişecek bozuklukların tedavi ve önlenmesinde -erken mobilizasyon, ventilasyon takibi, vital kapasite, solunum hızı değişikliklerinin değerlendirilmesi önem taşır.
• Derin solunum ve öksürme egzersizleri,
• Vibrasyon (titreşim)
• İnsentive Spirometre uygulamaları gibi solunum rehabilitasyonu tekniklerinin başlatılması önemlidir.
HAREKETSİZLİĞİN GASTROİNTESTİNAL (MİDE-BAĞIRSAK) SİSTEM
Hareketsizlik, gastrointestinal aktivitenin ve sindirim sisteminde mukozal bezlerde sekresyonun (salgının) azalmasına neden olur. İştah azalır, absorbsiyon (emilim) yavaşlar, besinlerlerden tat alımı bozulur. En belirgin olarak göze çarpan komplikasyonlar kabızlık ve iştah azalmasıdır. İştahsızlık, aynı zamanda anksiyete-depresyonun bir belirtisi olabilir. Kalori ihti yacının azalması, endokrin (salgı sistemi) değişiklikler, anksiyete (kaygı) ve depresyon iştah kaybına neden olur. Bu durumda kilo artışı hareketsizliğe bağlıdır.
Defekasyon (dışkılama) hareketi abdominal kaslar, diyafram ve elevator (kaldırıcı) ani kasları arasında koordinasyon gerektirir, immobil (hareketsiz) hastada gelişen kas atrofisi ve tonus (gerginlik) kaybı defekasyonu da etkiler.
Bazal metabolizma hızı, vücudun enerji gereksiniminin azalmasına bağlı olarak hareketsizlik süresince azalır. Anabolik (yapımsal) yanıtlar yavaşlar, katabolik (yıkımsal) süreç hızlanır.
HAREKETSİZLİĞİN GENİTOÜRİNER (ÜREME-BOŞALTIM) SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ
Yatak istirahatinde dolaşımdaki kan hacminin azalması glomerüler filtrasyon (idrarın süzülmesi) hızını ve renin-anjiotensin-aldosteron sistemi üzerinden sodyum ve sıvı düzenlenmesini etkiler; vücut sıvılarının kompozisyonu (oranı) değişir, böbrek taşlarına zemin hazırlanır. Pozisyonel değişiklikl er ve mesanenin boşaltılmasındaki zorluklar nedeniyle idrar yolu enfeksiyonlarına ve üriner inkontinansa (idrar kaçırma) zemin hazırlanır.
Böbrek taşı ve üriner sistem enfeksiyonları insidansı (görülme sıklığı) artar.
HAREKETSİZLİĞİN SİNİR SİSTEMİ ve EMOSYONEL (DUYGUSAL) SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ
İnsanlar hareketsizliğe zaman içinde adapte olurlar. Fizyolojik değişiklikler gelişirken duygusal, algısal ve bilişsel değişiklikler de gelişir.
Endişe, korku, depresyon, muhalefet hissi, hızlı ruh hali değişiklikleri ve normal uyku düzeninde değişiklikler olabilir.
İmmobilize (hareketsiz) ve izole kişilerde uzayan hareketsizlik ile öğrenme isteği, yeni şeyler öğrenme ve aklında tutma yeteneği azalır. Hareket hissinin ve ekstremite (uzuv) hareketlerinin azalması, görsel ve işitsel halusinasyonlar, etkin olmayan düşünce işleyişi, gerçekle bağlantının kaybolması, en sık görülen değişikliklerdir.
NELER YAPILABİLİR?
• Rehabilitasyon programını oluştururken hareketsizliğin bütün komplikasyonlarını ve hastanın kondisyon kaybını göz önünde bulundurmalıyız.
• Hastanın mümkün olan en kısa sürede mobilizasyonunun (hareketliliğin) sağlanması çok önemlidir
Fizyoterapinin Rolü
• İmmobilizasyon süresince hastanın pozisyonlanması
• Ortez ihtiyacının sorgulanması
• Solunum rehabilitasyon tekniklerinin uygulanması
• Kontraktür gelişmemesi için normal eklem hareket açıklığı korunması
• Kas atrofisini önlemek amacıyla izometrik izotonik egzersiz yapılması
• Bası yaralarının oluşmamasına dikkat edilmesi
• Tolere edilen seviyede mobilizasyon sağlanması
• İmmobilizasyonun bütün komplikasyonlarının farkında olunması
1. Beyazova M,Kutsal Y,Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon(2016),Cilt 2, 3.baskı
2. Frontera F. W,Delisa Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon İlke Ve Uygulamaları (2014),Cilt 2, 5.baskı
3. Oğuz H,Dursun E,Tıbbi Rehabilitasyon(2004),Nobel Tıp Kitapevi
(Pubmed üzerinden yayınlar incelenerek yazılmıştır. )
Comments